2 Ekim 2010 Cumartesi

German Shepherd Dog


Alman Çoban Köpeği, Alsatian diye de tanınır. Gösterişli, dengeli ve çok güçlü bir köpektir. Pas rengi ve kahve rengi ile siyah ya da tamamen siyah olabilir. Burun her zaman siyahtır. Hafif fakat güçlü bir kemik yapısıyla sağlam, adeleli ve hafif dikdörtgen bir vücut yapısı vardır. Başı vücudu ile orantılı olmalıdır. Hafif konveks bir alnı vardır. Güçlü makas ısırışı ile kapanan dişleri, vücutla birleşen yeri geniş ve uca doğru sivrileşen dik ve öne bakan kulakları vardır (Altı aydan küçük yavrularda hafif öne kıvrık olabilir) Gözler badem şeklinde, koyu renkli ve zeki ifadelidir. Tüylü kuyruğu neredeyse yere kadar iner. Ön bacaklar ve omuzlar adeleli, baldırlar güçlü ve sağlamdır. Yuvarlak ayakları sert tabanlıdır. Uzun veya kısa tüylü olabilirler.

Karakteri

Çoğunlukla iş köpeği olarak kullanılan Alman çoban köpeği korkusuz, dikkatli ve zekidir. Cesur, neşeli, itaatkar ve öğrenmeye heveslidir. İnanılmaz sadakati ve cesareti ile tanınır. Kendinden emin bir sukünete sahiptir; ancak asla düşmanca değildir. Çok yüksek öğrenme kapasitesi vardır. Alman Çoban köpekleri aileleri ile birlikte olmaktan büyük keyif alırlar; ancak yabancılara karşı mesafelidirler. Bu ırk ailesiyle olmaya gereksinim duyar ve uzun süre yanlız bırakılmak istemez. Sadece gerektiğinde havlar. Alman çoban köpeklerinin oldukça gelişmiş koruma güdüleri vardır, bu nedenle aşırı korumacı olmaması için dikkatle ve özenle diğer insan ve hayvanlarla genç yaşta sosyalleştirilmelidir. İnsana karşı sergilenen saldırganlık dikkatsiz üretim ve eğitim nedeniyledir. Dikkatli üretilmiş ve eğitilmiş dengeli bir köpek diğer ev hayvanları, çocuklarla ve ailesiyle güvenilirdir. Erken yaşta itaat eğitimine başlanmalıdır. Alman çoban köpeğini doğru üreticiden almak çok önemlidir. Bazıları çekingen ve huysuzdur. Bu karakterdeki köpeklerin korku nedenli ısırmaya eğilimi vardır. Yavrunun ailesini iyi incelemek gerekir. Cezaya dayalı bir eğitim bu köpeklerde başarıya ulaşmaz. Irk o kadar zeki ve eğitilebilirliği öylesine yüksektir ki çoban köpekliği, koruma köpeği, polis ve asker köpeği, körler için rehber köpek, arama ve kurtarma köpekliğinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Alman çoban köpeği popüler bir aile ve show köpeğidir.

Yaşam Ortamı

Alman çoban köpeği yeterli egzersiz imkanı sağlanırsa apartmanda da yaşayabilir.

Egzersiz İhtiyacı

Alman çoban köpeği eğitim egzersizleri ile birleştirilmiş yoğun aktiviteden hoşlanır.

Bakımı

Bu ırk, az da olsa sürekli tüy döker ve mevsimsel tüy dökümü oldukça yoğun olabilir. Eve dökülen tüyler problemse günlük fırçalama tavsiye edilir. Deri yağ dengesini bozmamak için yılda en fazla bir iki kez yıkanmalıdır.

Kökeni

Wurtemberg, Thurginia ve Bavaria'dan uzun tüylü, kısa tüylü ve tel tüylü yöresel çoban köpeklerini toplayan Max von Stephanitz ve diğer üreticiler eğitilebilirliği yüksek, itaatkar ve güzel Alman çoban köpeğini yarattılar. Nisan 1899'da Max von Stephanitz, Horan adındaki bir köpeği ilk Alman çoban köpeği olarak kayıt etti. 1915'e kadar hem uzun tüylü hem de tel tüylü tipi yarışmalara sokuluyordu. Bu gün çoğu ülkede sadece kısa tüylü olanları yarışma amaçlı sergilenmektedir.


Boyut ve Ağırlık
Irk boyutu Dev
Yükseklik Erkekde 60 - 65 cm
Yükseklik Dişide 55 - 60 cm
Kilo Erkekde 35 - 40 Kg
Kilo Dişide 35 - 40 Kg


Tüy Özellikleri
Tüy Uzunluğu Orta uzunlukta
Tüy Yapısı Çift tabakalı, Düz, Sert, Tel tel, Yünlü.
Fırçalanma İhtiyacı Her gün fırçalamak gerekir
Traş ve Banyo Traş ihtiyacı yoktur. Yılda 1 - 2 kere yıkanmalıdır.
Tüy Dökümü Çok tüy döker
Taşıdığı Renkler Pas rengi, Kahverengi, Siyah kombinasyonu, Siyah.


Irk Özellikleri
Kişilik Dominant, Uysal, Cesur, Dikkatli, Zeki, İtaatkar, Yalnız kalmayı sevmez.
Kötü Huyları Bazıları çekingen ve huysuzdur. Bu karakterde olanlar da korku nedenli ısırmaya eğilimi vardır.
Yetenekli Olduğu Görevler Arama, Asker, Bekçi, Çoban, Kurtarma, Polis.
Yaşadığı iklim Soğuk İklim
En uygun yaşam alanı Bahçeli Ev
Yatkın Olduğu Hastalıklar Kalça displazisi, Kan rahatsızlıkları, Sindirim problemleri, Epilepsi, Kronik egzema, Keratitis, Cücelik, Pire allerjisi.
Yaşam Süresi 13 Yıl


Diğerleri
Irk grubu Çoban
Diğer İsimleri Deutscher Shaferhund, Alsatian
Bağlı Olduğu klüp AKC, ANKC, CKC, FCI (Group 1), KC (GB), UKC
Kökeni Almanya
Read more

Shetland Sheepdog


Uzun ve uca doğru sivrileşen başıyla Shetland Çoban Köpeği güçlü, çevik, hafif ve güzel bir köpektir. Yumuşak bir alt kürkle tüyleri uzundur. Bazıları uzun tüylü Collie'nin mükemmel bir minyatür kopyası olduğunu düşünmektedir. Burun kısmının üstü kafatasının üstü ile paralledir. Gösterişli uzun çifte kürkü, özellikle de boynundaki yelesiyle ona aslanvari bir görünüm verir. Blue merle, kahve rengi ve siyahın tonlarında olabilir. Dış kürk sık ve yünsü bir iç kürkü çevreler. Bacaklar ve kuyruğu uzun, yüz ve ayaklar ise kısa tüylüdür. Kuyruk topuklara kadar uzanır. Badem şekilli gözler blue merle köpeklerde mavi olması dışında genellike koyu renklidir. Köpeğin zeki, sorgulayan ve meraklı bir ifadesi vardır. Burun siyahtır. Dişler makas ısırışı ile kapanır. Kulaklar küçük, esnek ve uçları kıvrıktır. Sheltie çevik bir köpek olarak iyi bir zıplayıcıdır.

Karakteri

Shetland çoban köpeği mükemmel karakteri ile harika bir ev köpeğidir. Nazik, duyarlı, sadık ve gösterişlidir. Oldukça hayat dolu ve eğitilebilirliği yüksektir. Shetland çoban köpeği itaat etmeye eğilimli en zeki köpeklerden biridir. Bu köpekler o kadar zekidir ki çoğu Sheltie sahibi, onlarda insan zekası olduğuna inanır. Ailesine ve çocuklara karşı sevgi dolu olsa da yabancılara karşı mesafelidir. Sheltie'ler yabancılara kendilerini sevdirmemekle ve onun yerine rahatsız edici bir havlamayla tepki vermeleri ile tanınır. Yavruyken çok iyi sosyalleştirilmelidir. Bu köpek insanlara bayılır ve onlarla iken ev içinde eğitilmelidir. Meşgul edilmekten keyif alır. Sheltie hem büyük sığır hem de küçük baş hayvan güdümünde oldukça başarılıdır. Güzellikleri ve iyi huyları nedeniyle artık popüler birer aile köpeğidirler. Fazla havlama eğilimindedirler.

Yaşam Ortamı

Sheltie yeterli egzersiz sağlandığında apartmanda da mutlu olabilir.

Egzersiz İhtiyacı

Bu aktif ve zarif köpekler bol egzersize gereksinim duyar. Güvenli bir alanda sertbest koşu idealdir.

Bakımı

Tüy bakımı sanılandan daha kolaydır, ancak düzenli tarama şarttır. Bu ırk mevsimsel olarak bol tüy döker. Sheltieler kendi temizlikleri konusunda çok hassastırlar.

Kökeni

Shetland Çoban Köpeği muhtemelen İskoçya'nın Shetland Adalarına getirilen İskoç uzun tüylü Collie'sinden üretilmiş ve balıkçıların teknelerinde gezdirdikleri küçük bir ada köpeği olan İzlandalı Yakkin ile melezlenmiştir. 1700'e gelindiğinde ırk, tamamen oturmuştur. Yüzyıllar boyunca bu küçük köpekler İskoçya açıklarındaki her nasılsa hayvanların küçük fiziğe sahip olduğu adalarda Shetland koyun sürülerini güdüp korumuşlardır. Irkın korunması ve tekrar canlanması Sheltie'lerin İskoçya ve İngiltere'ye götürülmesi ile 20. yüzyılda başlamıştır. Bu küçük çobanlar yine kendileri gibi küçük çiftlik hayvanlarının güdülmesinde oldukça kibar ve dikkatlidirler. Shetland Çoban köpekleri itaat yarışmalarındaki en başarılı ırklardan biridir. Shetland çoban köpeği İngiltere'de 1901'da Amerika'da ise 1911'de tanınmıştır. Bu ırk dünyanın en popüler aile köpeklerinden biridir.

Boyut ve Ağırlık
Irk boyutu Küçük
Yükseklik Erkekde 33 - 38 cm
Yükseklik Dişide 30 - 36 cm
Kilo Erkekde 6 - 8 Kg
Kilo Dişide 5 - 7 Kg


Tüy Özellikleri
Tüy Uzunluğu Uzun tüylü
Tüy Yapısı Çift tabakalı, Düz, Kaba yapılı, Alt tabaka yumuşak.
Fırçalanma İhtiyacı Haftada bir kaç kez fırçalamak gerekir
Traş ve Banyo Traş ihtiyacı yoktur. Gerektiğinde yıkanabilir, Kuru şampuan uygulanabilir.
Tüy Dökümü Çok tüy döker
Taşıdığı Renkler Mavi merle, Kahverengi, Siyah, Beyaz, Ten rengi tonlarında.


Irk Özellikleri
Kişilik Uysal, Nazik, Duyarlı, Sadık, Zeki.
Kötü Huyları Havlamayı sever.
Yetenekli Olduğu Görevler Bekçi, Çoban, Sürü köpeği
Yaşadığı iklim Ilıman İklim
En uygun yaşam alanı Bahçeli Ev
Yatkın Olduğu Hastalıklar Kalıtsal göz hastalıkları, Progressive Retinal Atrofi, Hipothyroidizm, Diz kapağı çıkığı, Legg-Perthes.
Yaşam Süresi 12 - 15 Yıl


Diğerleri
Irk grubu Çoban
Diğer İsimleri Sheltie
Bağlı Olduğu klüp AKC, ANKC, CKC, FCI (Group 1), KC(GB), UKC
Kökeni İngiltere
Read more

Golden Retriever


Golden Retriever, kremden altın rengine kadar değişebilen kürküyle güzel ve sağlam yapılı bir köpektir. Dış tüyler su geçirmez, iç tüyler ise sıktır. Kafa, uca doğru incelen, ama yine de geniş ve güçlü görünen ağız kısmı ile iridir. Dişleri makas ısırışı ile kapanır ve belirgin bir alın çıkıntısı vardır. Burun siyahtır. Gözler koyu renk, göz kenarları ile kahverengidir. Kulaklar orta büyüklükte ve düşüktür. Boyun ve baldırlar adaleli, göğüs geniştir. Kuyruk uzun ve düzdür ve genellikle kıvrık tutulmaz.

Karakteri

Goldenlar sevgi dolu, uslu ve zeki köpeklerdir. Kolaylıkla eğitilirler ve çocuklarla iken güvenilir ve naziktirler. Sadık, kendine güvenen, tatlı ve sahibini memnun etmeye hevesli bir ırktır. Aktif, güvenilir ve mükemmel bir aile köpeğidir. Golden Retriever itaat etmeye hazır yapısı nedeniyle itaat eğitimi onlarla çok keyifli geçer. Diğer hayvanlar dahil herkesle dost canlısı olduğundan ondan koruma görevi beklenmemelidir. Saldırganlık göstermemelerine rağmen Golden'lar gelen yabancıya havlayarak haber vererek iyi bekçilik edebilirler. İtaat yarışmalarında büyük başarı kazanmıştır. İnsandan izole edildiğinde ya da uzun süre sevdiklerinden uzak tutulduğunda yaramazlık yapmaya başlar. Çok hareketli ve ilgi isteyen köpeklerdir. İz sürme, vurulan avı geri getirme, narkotik köpeği, itaat yarışmaları yeteneklerininden sadece bir kaçıdır. Bu köpekler yüzmeye bayılırlar.

Yaşam Ortamı

Bu ırk yeterli egzersiz sağlandığında apartmanda yaşayabilir.

Egzersiz İhtiyacı

Golden Retriever günlük egzersize ihtiyaç duyar. Çoğunlukla top ya da sopa getir oyunu oynayacağından egzersizi nispeten kolaydır. Kolay kilo aldığından diyetine dikkat edilmelidir.

Bakımı

Bu düz ve çifte tüylü ırkın tüy bakımı kolaydır. Alt tüylere de dikkat ederek günlük tarama genel bakımı sağlayacaktır. Mevsim değişimlerinde orta derecede tüy döker.

Kökeni

Golden Retriever ilk defa muhtemelen sarı düz tüylü Retriver, kısa tüylü Tweed Su Spanieli, diğer spanieller ve hatta Newfoundland çaprazlanarak İngiliz Adalarında üretilmiştir. Aslında ırk showlara başlarda "Altın Düz Tüylü" (Golden Flat-Coated) adıyla çıkarılıyordu. Golden dünyanın en popüler aile köpeklerinden biridir. Dünya üzerindeki en iyi itaat yarışmaları birincilerinin çoğu Golden Retrieverlardır. Golden, karada ve suda iyi bir kuş avcısıdır. Mükemmel burnu sadece avını değil narkotik departmanı için uyuşturucu bulunmasında da kullanılır. İnsanı memnun etmeye eğilimi ve öğrenmeye açıklığı, bu ırka hastalar için terapi ve körler için rehber köpeklikte de büyük başarı kazandırmaktadır.


Boyut ve Ağırlık
Irk boyutu Büyük
Yükseklik Erkekde 56 - 61 cm
Yükseklik Dişide 51 - 56 cm
Kilo Erkekde 27 - 36 Kg
Kilo Dişide 25 - 32 Kg


Tüy Özellikleri
Tüy Uzunluğu Uzun tüylü
Tüy Yapısı Çift tabakalı, Sık, Hafif Dalgalı, Yumuşak, Su geçirmez.
Fırçalanma İhtiyacı Haftada bir kaç kez fırçalamak gerekir
Traş ve Banyo Traş ihtiyacı yoktur. Gerektiğinde yıkanabilir.
Tüy Dökümü Orta derecede tüy döker
Taşıdığı Renkler Krem, Altın


Irk Özellikleri
Kişilik Uysal, Sevgi dolu, Zeki, Güvenilir, Nazik, Sadık, Kendine güvenen, Sahibini memnun etmeye hevesli, Aktif, Yüzmeyi sever.
Kötü Huyları -
Yetenekli Olduğu Görevler Bekçi, İz sürücü, Polis.
Yaşadığı iklim Ilıman İklim
En uygun yaşam alanı Orta Boyutlu Ev
Yatkın Olduğu Hastalıklar Kalça displazisi, Kongenital kalp hastalıkları, Kongenital göz hastalıkları, Deri alerjileri.
Yaşam Süresi 10 - 12 Yıl


Diğerleri
Irk grubu Sportif
Diğer İsimleri Yellow Retriever, Russian Retriever
Bağlı Olduğu klüp AKC, ANKC, CKC, FCI (Group 8), KC (GB), UKC
Kökeni İngiltere
Read more

Bichon Yorkie


Bichon Yorkie sık bir alt kürk ile yumuşak ve sık bir üst kürkten oluşan tüylere sahiptir. Pas rengi, siyah ve pas rengi, kızıl beyaz, kaplan desenli + beyaz olabilir. Yüzü Yorkshire Terrier gibi uzun değildir. Canlı gözler uzun tüylerle kaplıdır. Kulaklar üstten konumlu ve sık tüylerle örtülüdür. Bacakları Bichon'dan daha uzundur. Bichon Yorkie'nin, çocuklarla arası iyidir ve diğer köpeklerle de iyi anlaşır. Eğitimleri oldukça kolaydır. Bu ırk Yorkshire Terrier'in kararlılığı ve bichon'un yumuşak kürküne sahiptir.


Karakteri

Bichon_Yorkie'nin, çocuklarla arası iyidir ve diğer köpeklerle de iyi anlaşır. Eğitimleri oldukça kolaydır. Bu ırk Yorkshire Terrier'in kararlılığı ve Bichon'un yumuşak kürküne sahiptir.

Yaşam Ortamı

Bichon_Yorkie, apartman yaşamı için uygun bir ırktır. Ev içinde fazla hareketli değildir ve bahçesiz bir evde de yapabilir.

Egzersiz İhtiyacı

Bu aktif küçük köpekler ev içindeki oyun sırasında egzersiz ihtiyaçlarının büyük bir kısmını karşılasalar da düzenli yürüyüşe ihtiyaçları vardır.

Bakımı

Bu ırk bol tüy bakımına gereksinim duyar. Fazla tüy dökmezler.

Kökeni

Bichon_Yorkie, Bichon_Frise ile Yorkshire Terrierin plansız çiftleşmesinden ortaya çıkmıştır. Yavrular o kadar şirin olmuşlardır ki hemen uluslararası çiftleştirme devam etmiştir. Şimdiye kadar resmi bir standart yazılmamıştır.

Boyut ve Ağırlık
Irk boyutu Oyuncak
Yükseklik Erkekde 23 - 31 cm
Yükseklik Dişide 23 - 31 cm
Kilo Erkekde 3 - 6 Kg
Kilo Dişide 3 - 6 Kg


Tüy Özellikleri
Tüy Uzunluğu Uzun tüylü
Tüy Yapısı Çift katlı, Alt tabaka Sık, Dış tabakası yumuşak ve Sık.
Fırçalanma İhtiyacı Her gün fırçalamak gerekir
Traş ve Banyo Ayda bir profesyonel traş ve banyo ihtiyacı vardır.
Tüy Dökümü Az tüy döker
Taşıdığı Renkler Pas rengi, Siyah - Pas rengi, Kızıl - Beyaz, Kaplan desenli - Beyaz.


Irk Özellikleri
Kişilik Uysal, Enerjik, Zeki, Kararlı.
Kötü Huyları -
Yetenekli Olduğu Görevler Şov
Yaşadığı iklim Ilıman İklim
En uygun yaşam alanı Küçük Boyutlu Ev
Yatkın Olduğu Hastalıklar -
Yaşam Süresi 13 - 15 Yıl


Diğerleri
Irk grubu -
Diğer İsimleri -
Bağlı Olduğu klüp Klüplerce tanımlanmamıştır.
Kökeni İngiltere
Read more

2 Eylül 2010 Perşembe

Van



Uzun olmayan orta büyüklükte bir başı olan Van kedilerinin yüzü üçgen şeklinde ve çevresi belirlenmiştir. Elmacık kemikleri de çıkıktır. Boynu güçlü ama kısadır. Gözler hafif şekilde basık badem şeklinde ve eğik olarak yüze yerleşmiştir. Göz bebekleri yuvarlak ve belirgindir. Van kedisini çekici kılan özelliklerden birisi de onun gözlerinin rengidir. Her iki gözü mavi, her iki gözü (kehribar sarı renk ve tonları) olabileceği gibi bir gözü mavi diğer gözü kehribar renkte de olabilir. Kulakları büyük ve geniş, dibe doğru bir yuvarlaklık söz konusudur. Burun ucu, patiler ve kulak içleri pembe renktedir. Van kedilerinde sağırlığın yaygın olduğu kanaati varsa da her iki gözü farklı renkteki kediler de ve mavi gözlülerde ancak % 2-3 civarında sağırlık vardır. Vücudu uzun, kaslı ve iri kemiklidir. Arka patileri öndekilerden daha uzundur. Bacaklar kaslıdır ve birbirlerinden iyice ayrılabilir. Parmakları da o derece sıktır. Tüyleri uzun ve diplere doğru ipeksi bir yapıdadır. Kuyruğu tilki kuyruğu gibi uzun ve tüylüdür.



Karakteri

Zeki, canlı ve insana bağlı bir yapısı vardır. Kendilerini temizlemede büyük bir titizlik gösterirler. Van kedisi iyi bir avcı olmanın yanısıra kendi isteğiyle suda yüzmeyi ve suyla oynamayı seven tek kedi türüdür. İyi bir arkadaş ve oyuncu olmakla beraber kucağa alınmaktan hoşlanmaz.

Renkleri

Gövde de beyaz renk olan tüyler özellikle kuyruk ve baş bölgesindeki sarı lekeleri ile Van kedisinin karekteristik rengini oluşturur.

Tüy Bakımı

Van kedisinin tüyleri Ankara kedisine oranla daha kısadır. Günlük olarak yapılan fırçalamalar yeterlidir. Yazın diğer kediler gibi tüy değişimi yaşar ve o dönemde tüyleri azalır. Tüyler kışın yeniden eski rengini ve şeklini alır

Kökeni

Türkiyede üretilen ve saf Türk kedisi olan bu ırkın anavatanı ve kökeni Van yöresidir. Van kedisi korkmadan suya girip yüzen tek kedi ırkıdır ve 1969 yılında saf kan kedi ırkı olarak kabul edilmiştir. Dünya üzerindeki kedi cinsleri arasında en doğal olan türlerden biri olarak tanınmaktadır. İlk kez bir ingiliz çift tarafından ingiltereye götürülmüş ve çoğaltılmış daha sonrada Avrupa'ya yayılmıştır.

Vücut Özellikleri
Boyut Büyük boy
Kafa Biçimi Uzun olmayan takoz gibi üçgen
Kulak Biçimi Büyük ve geniş
Göz rengi Her iki gözü mavi veya gözü kehribar olabileceği gibi bir gözü mavi diğer gözü kehribar renkte de olabilir
Kuyruk uzunluğu Uzun


Tüy Özellikleri
Tüy Boyu Uzun tüylü
Tüy yapısı Tüyler iki tabakalı, yumuşak tüylü, alt tüyler ipeksi
Tüy Bakımı Ara sıra tüy bakımı gerekir
Taşıdığı Renkler Gövde beyaz, kuyruk ve baş bölgesinde Sarı lekeli


Irk Özellikleri
Yaşam alanı İçeride / Dışarıda
Yaşam süresi 9 - 15 Yıl
Yatkın olduğu hastalıklar Sağırlık


Diğerleri
Diğer İsimleri Turkish Shorthair, Anadolu Kedisi, Swimming Cat
Köken Türkiye
Bağlı Olduğu klüp CFA & TICA
Read more

Kashmir


Yüzü oldukça geniş ve yuvarlaktır. Burnu ise belirgin bir şekilde yuvarlaktır. Ağızı burna doğru çekik ve yuvarlaktır. Gözleri yuvarlağı andırmakla birlikte tam yuvarlak değildir. Kulaklar ise küçük ve hafifçe öne doğru eğimlidir. Ayaklarında ve baş kısmında uzun ve sık tüyleri vardır. Vücudundaki yoğun tüyler kabarık görünümdedir. Patileri küçük ve parmakları birbirine yakındır. Kulak içlerinde ve pati altlarındaki tüyler fırçayı andıran bir yapıdadır.








Karakteri

Son derece güvenli, neşeli hayvanlardır. Aile ve dostluğa önem verirler. Zeki hayvanlardır.

Renkleri

Genelde mühür, lila, çikolata, krem renklerinde olabilecği gibi gri, beyaz gibi tek renklerde de olabilir.

Tüy Bakımı

Uzun tüyler günlük bakım gerektirir. Çok fazla sindirilmemiş tüyler, bağırsak problemlerine neden olabilir.

Kökeni

Taxonomistlerin araştırmaları sırasında tesadüfen ortaya çıkmıştır. Kashmir; Persian ve Himalayana benzer özellikler taşır ancak renkleri farklı bir ırk olarak ortaya çıkmıştır. Daha önce renkli noktalı Himalayan ve daha uzun tüylü Persian olabileceği bilinmiyordu. Bu tesadüfen bulunan yeni ırk oldukça popüler oldu.


Vücut Özellikleri
Boyut Orta boy
Kafa Biçimi Yuvarlak, kısa, geniş
Kulak Biçimi Küçük
Göz rengi -
Kuyruk uzunluğu Orta


Tüy Özellikleri
Tüy Boyu Uzun tüylü
Tüy yapısı Kalın, pamuksu
Tüy Bakımı Çok sık tüy bakımı gerekir
Taşıdığı Renkler Lila, çikolata, Krem renklerinde olabileceği gibi Gri, Beyaz gibi tek renklerde de olabilir


Irk Özellikleri
Yaşam alanı İçeride
Yaşam süresi 15 Yıl
Yatkın olduğu hastalıklar Tüy yumaklarının neden olduğu bağırsak problemlerİ, Göz problemleri, Solunum problemleri


Diğerleri
Diğer İsimleri -
Köken İran
Bağlı Olduğu klüp Canadian Cat Association (CCA) ve Cat Fanciers Federation (CFF)
Read more

Ankara Kedisi



Keskin hatlarla belirlenmiş orta büyüklükte bir kafaya sahip olan Ankara kedilerinde burun oldukça uzun ve üçgenimsi bir yapıdadır. Kulaklar uzun sayılabilecek bir büyüklükte dik ve birbirine yakın olarak başın üst tarafına doğru yerleşmiştir. Kulak uçları dik ve tüylüdür. Gözler iri ve yuvarlak yapıda göz bebekleri ise dikey bir badem şeklindedir. Çoğunlukla mavi göz rengi ile karşılaşılmakla birlikte kehribar sarı, yeşil-sarı tonları ve sarı-mavi göz gibi iki farklı renkte olabilir. Uzun ve adeleli bir vücuda sahip olan Ankara kedileri duruş ve hareketlerinde oldukça zarif bir yapıdadır. Tüyler tek tabakadan oluşan bol uzun ipeksi ve beyaz yapıdadır. Alt tüyler denilen ikinci bir tabaka yoktur. Kuyruk bol tüylü, kabarık ve uzundur. Yürürken kuyruğunu sırtına doğru yatay olarak kıvrık tutan Ankara kedileri bu özellikleri ile spesifik bir görünüm ve tek olma özelliği kazanmıştır. Ankara kedilerinin kalıtsal olan en karekteristik özelliği sağırlıktır fakat bazı Ankara kedilerinde gözlenmeyebilir.

Karakteri

Tam anlamı ile sahibine tapan ve onu her yerde takip eden Ankara kedisi enerjik, oyuncu, zeki ve meraklı bir kedidir. Evine oldukça düşkün olan Ankara kedileri insanlar ile ilişkilerinde oldukça yakın ve uyumludur. Meraklı ve araştırmacı yapısı ona oyuncu özelliğide katmıştır. Bunun yanında kararlı bir yapısı olması da meraklı kimliğinin bir sonucu olarak görülebilir. Eğer aklına bir şey koyduysa mutlaka yapacaktır. Kendine özgü eğlence anlayışı ve gösteri merakı nedeniyle onu evde mobilyalar üzerinde gezinirken, hayali avını yakalarken veya yumaklar ile oynarken görmek ve onunla hiç sıkılmadan eğlenceli dakikalar geçirmek mümkündür.

Renkleri

Ankara kedisinin tüy rengi uzun yıllar tartışma konusu olmuştur. Çünkü melezlemeler nedeniyle farklı renklerde, bol tüylü Ankara kedileri yetiştirilmiştir. Ancak ırk özelliği olarak beyaz renk kabul görmüş ve literatürlere saflığının belirtisi olarak geçmiştir.

Tüy Bakımı

Uzun ve ipeksi tüyleri sık tarama gereksinimini doğurmaktadır. Düzenli olarak taranması gerekir. Aksi halde açılması güç kıtık problemi yaşanabilir.

Kökeni

Uzun tüylü kedilerin atası olarak kabul edilen ve Avrupada Angora olarak tanınan Ankara kedisi çoğu zaman İran kedileri ile karıştırılmış ve Amerikada İran kedisi olarak tanınmıştır. Türkiyede üretilen ve saf Türk kedisi olan bu ırkın anavatanı ve kökeni Ankara yöresidir. İlk kez 1620-1625 yılları arasında Haçlı seferleri döneminde bir Fransız bilim adamının ülkesine dönerken götürdüğü bir kaç beyaz Ankara kedisinin üretilerek seçkin bir şekilde dağıtılması ile Avrupada tanınmış ve büyük ilgi görmüştür. 17.yy.da İtalyada tanınan Ankara kedisi için özel dernekler kurulmuştur. Bu derneklerden en önemlisi olarak sayılabilecek ve halen çalışmalarını sürdüren Club Angora Turco Pietro Della Valle isimli dernek Ankara kedilerinin üretimi ve gelişimi için çalışmakta ve yarışmalar düzenleyerak ırkın gelişimine katkıda bulunmaktadır. 18. yüzyılda Marie Antoniette ve 14. Louis gibi pek çok asil Ankara kedisinin hayranı olmuş ve Avrupada üretimi devam ettirilmiştir. 1962 yılında Amerikan askeri personeli tarafından bir çift Ankara kedisi Amerikaya götürülerek bu ırkın Amerikada da tanınmasını ve sevilmesini sağlamıştır. Bu gün Amerika ve Avrupada saf Ankara kedisi olarak üretimi yapılmaktadır. Ankara kedileri uzun yıllar boyunca İran kedisi ile melezlenmiş ve farklı renklerde uzun tüylü kediler elde edilmiştir. Bu nedenle soyu tükenme tehlikesi yaşayan Ankara kedilerinin saf ırk özelliği olan beyaz rengin korunması ve neslinin tükenmemesi için son yıllarda üretimine özen gösterilmiştir.


Vücut Özellikleri
Boyut Orta boy
Kafa Biçimi Takoz şeklinde, öne doğru uzun ince
Kulak Biçimi Büyük
Göz rengi Mavi, Kehribar, Yeşil-Altın Sarı
Kuyruk uzunluğu Uzun


Tüy Özellikleri
Tüy Boyu Yarı uzun tüylü
Tüy yapısı Tek tabakalı ipeksi yapıda
Tüy Bakımı Ara sıra tüy bakımı gerekir
Taşıdığı Renkler Beyaz


Irk Özellikleri
Yaşam alanı İçeride
Yaşam süresi 13 - 15 Yıl
Yatkın olduğu hastalıklar Sağırlık


Diğerleri
Diğer İsimleri Angora, Turkish Angora
Köken Türkiye
Bağlı Olduğu klüp CFA & TICA
Read more

Siamese



Genişten incelerek inen takoz biçimli kafası, orta boyda olup beden ölçülerine uyumludur. Burundan başlayarak kulaklara doğru tam bir üçgen oluşturur. Bıyık bölgesi fazla çıkıntılı değildir ama erkek kedilerin çeneleri daha belirgindir. Boynu zariftir. Ağız kısmı narin, uzun ve üçgendir. Sivri uçlu kulakları altta geniştir ve birbirlerinden ayrıktır. Doğulu badem biçimli gözleri burnuna doğru daha da çekikleşir. İki gözünün arasındaki mesafe bir gözün büyüklüğünden daha uzun olmamalıdır. İnce kemikli orta boy gövdesi sıkı kaslıdır. Vücut hatlarında hep kalından inceye doğru akış vardır. Omuzları ve kalçaları göğüs kafesiyle aynı kalınlıktadır. Bacakları incedir ve arka ayakları önlerden daha uzundur. Küçük ve oval patileri zariftir. Uzun ve ince kuyruğu ucuna doğru daha da incelir. Bedenine doğru yatık duran tüyleri ince, parlak ve kısadır.

Karakteri

Renkleriyle beraber Siyam kedilerinin kişiliklerinin de değiştiği inancı oldukça yaygındır. Örneğin fok lekelinin daha dışa dönük, mavi lekelinin daha şefkatli, çikolata lekelinin ise daha neşeli ve oyuncu olması gibi.
Tüm Siyam kedileri zeki ve dikkatlidir.

Renkleri

Lekeli siyamlarda Amerika'da dört renk tanınır. İngilizler ise buna ilave olarak sekiz rengi daha kabul ederler. İngiltere'de tanınan sekiz renk Amerika'da "renkli lekeli kısa tüylü" ırk olarak kabul edildiğinden, tek renkli bazı Siyam türlerine de "Oriental Shorthair" denir.
Amerika'da tanınan Siyam kedisinin dört rengi şunlardır; Lekeli fok kahverengisi (açık kahverenginden krem rengine doğru gölgeli tonlar ile koyu fok rengi), çikolata lekeli (fildişi ile sütlü çikolata), mavi lekeli (mavimsi beyaz ile koyu mavi), leylak lekeli (kar beyazı ile pembemsi buz grisi).
İngitere'de tanınan diğer renkler ise lekeli tekir, kızıl lekeli ve krem lekelidir. Tüm renklerdeki kedilerin gözleri daima canlı mavidir.

Tüy Bakımı

Mevsiminde bolca tüy dökme eğilimleri olduğundan her gün ölü tüyleri temizlemek için fırçalanmaları gerekir.

Kökeni

Soylu ruhlarıyla bu kediler eski Siyam'da (Thailand) yıllarca saray mensuplarının ve kutsal tapınakların bekçiliğini yaptılar. Asla yabancı ellere teslim edilmeyen, sevilen ve sayılan bu kedilerin ilk İngitere'ye geçişi Siyam kralı tarafından 1880' lerin başında İngiltere başkonsolosu Owen Gould'a hediye edilmesiyle oldu. Amerika'ya giden ilk Siyam da benzer bir şekilde konsolos David Stickles vasıtasıyla Siyam kralının first lady Mrs. Rutherford B. Hayes'e hediye göndermesiyle 1878 de gerçekleşmiştir. Dayanılmaz çekicilikleriyle Siyam kedileri kedi sevenleri kendilerine hayran bırakmışlardır. Değişik renkler elde etmek için yetiştiricilerin yaptığı çalışmalar sonucunda bazı Siyam kökenli yan ırklar ortaya çıkmıştır. Bunlardan bazıları Colorpoint Shorthair, Javanese ve Ocicat'tir.


Vücut Özellikleri
Boyut Orta boy
Kafa Biçimi Takoz şeklinde, üçgen
Kulak Biçimi Büyük
Göz rengi Safir-mavi
Kuyruk uzunluğu Uzun


Tüy Özellikleri
Tüy Boyu Kısa tüylü
Tüy yapısı Parlak, yumuşak
Tüy Bakımı Tüy bakımı gerekmez
Taşıdığı Renkler Lekeli fok kahverengisi, Çikolata lekeli, Mavi lekeli, Leylak lekeli, Lekeli tekir, Kızıl lekeli ve Krem lekeli


Irk Özellikleri
Yaşam alanı İçeride
Yaşam süresi 12 - 15 Yıl
Yatkın olduğu hastalıklar Kalıtsal Şaşılık, Nystagmus, Cat Hyperesthesia Syndrome


Diğerleri
Diğer İsimleri -
Köken Asya
Bağlı Olduğu klüp CFA & TICA
Read more

4 Ağustos 2010 Çarşamba

MUHABBET KUŞU



Çiftliğimizden kuş alacak ve konuşturmaya niyetliyseniz kuşu olabildiğince yavru almalısınız.

İdeali yuvadan çıkmasına müteakip 1–2 haftalık olanıdır. Seçtiğiniz kuşun altına bakıp popo tarafının temiz, pislik olmaması sağlığının göstergesi bakımından önemlidir.

Kuş hareketli olmalı. Kefesin bir köşesinde sessiz sakin oturan kuşlardan uzak durmalıdır. Erkek kuşun en belirgin özelliği gagasının hemen üzerinde burun deliklerinin bulunduğu yerde küçük bir bölgede pembemsibir renk vardır. Bişi kuşda ise grımsi bir renk bulunur.Dişi kuşta ise bu renk kahverengidir.

Bu renk kuş büyüdükçe erkek de mavi,dişide ise kahverengiye döner.

Çok önemli bir not. Yavru muhabbet kuşunun kafasının üstünde yatay çizgiler vardır. Yavru büyüdükçe Bu çizgiler kaybolacak, burnunun üstü alın tarafı renginin canlı ve parlak rengini alacaktır.
Read more

RENK KANARYALARI



Renk Kanaryaları (Color Canary) sahip oldukları renklere göre isimlendirilirler.

Lipochrome seri Açık Sarı, Koyu Sarı, Kula, Dominant Beyaz, Recessive Beyaz. Dimorpic. İvory. Pastel, Kırmızı Oranj, Apricot (Kayısı)

Yeşil seri Hafif Yeşil, Altuni Yeşil, Kula Yeşil, Oranj Bronz Yeşil, Kızıl Bronz, Mavi, Açık Mavi, Gri Mavi

Kahverengi seri Altuni Kahve, Gümüş Kahve, Kızıl Kahve, Kızıl Oranj Kahve; Oranj Kahve

Alacalı seri Altuni Alaca, Gümüş Alaca, Kırmızı Alaca, Oranj Kızıl Alaca, Oranj Alaca

İsabel seri Altuni İsabel, Gümüş İsabel, Kırmızı İsabel, Oranj Kızıl İsabel, Oranj. İsabel. Pek çok uzun süren araştırma, çapraz eşleme ile geliştirilerek elde edilen bu renk serileri günümüz kanaryacılığının en yeni örneklerini teşkil etmektedirler. Yarışmalarda net ve kusursuz güzellikte tam bir seri (Color Canary) büyük jüriden en yüksek puanı toplar.

Kanaryalar renk açısından bazı ayrıcalıklar göstermekle birlikte çok geniş bir renk kuşağına da sahip değildirler bununla birlikte genlerinde taşıdıkları renkleri: sarı,yeşil,siyah,gri,kırmızı olarak saymak mümkündür.Ayrıca kanaryalar,ait bulundukları serçe'giller ailesini değişik üyeleriyle de çiftleştirmek mümkün olabilmektedir. Bunlara ek olarak, bazı kimyasal yöntemlerle kanaryaların renkleri üzerinde çalışmalarda bulunulduğu da göz önüne alınacak olursa,önümüzde çok renkli bir kanaryalar dünyasının oluştuğu görülecektir. Seksenin üzerinde renk açısından farklılık gösteren kanarya türü elde edilmiş bulunmaktadır. Ancak satışa sunulan kanaryalar içinde her zaman bu kadar geniş bir çeşit bulmak olanağı yoktur. Nadir bulunan türleri ancak sergilerde izleyebilirsiniz. Satışa sunulan renkler içinde en çok görülenler: Sarı Renkli Kanaryalar,Sarı Yeşil Kanaryalar,Gri Yeşil Kanaryalar ve Alaca Renkli kanaryalardır.
Bugün Avrupa şehirlerinde ve büyük satış merkezlerinde bulunma olanağı olan kanarya renklerini özetle şöyle sıralayabiliriz:


Acı Sarı Kanaryalar

Alacalı Kanaryalar

Altın Rengi Kanaryalar

Beyaz Kanaryalar

Beyaz Kuyruklu Gri Kanaryalar

Değişik Renkli Kula Kanaryalar

Fulya Rengi Kanaryalar

Gri Kanaryalar

Kırmızı Renkli Kanaryalar(Koyu portakal renkli)

Koyu Yeşil Kanaryalar

Kuyruğu Beyaz Mavi Kanaryalar

Kuyruğu Beyaz Sarı Kanaryalar

Kuyruğu Beyaz Yeşil Kanaryalar

Limon Sarısı Kanaryalar

Mavi Kanaryalar

Portakal Renkli Kanaryalar

Sarı Kanaryalar

Siyah Kanaryalar(Nefti Yeşil)

Tunç Renkli Kanaryalar

Yeşil Kanaryalar
Read more

CENNET PAPAGANI (Agopornis roseicollis)



Cennet Papağanı (Agopornis roseicollis)

Adı: Cennet Papağanı- Sevda Papağanı- Lovebird

Latince Adı: Agapornis

Familyası: Psittaciformes (Papağanlar)

Alt Familyası: Psittacinae (Papağangiller)

Yaşam süreleri: 10-15 sene olarak bilinmektedir.

Yaşam Alanları:

Afrika kıtası anavatanlarıdır. Madagaskar’da da oldukça yaygındırlar. (Madagaskar Cumhuriyeti, Afrika'nın doğusunda, Hint Okyanusu'nda yer alan bir ada ülkesidir ve dünyanın 4'üncü büyük adasıdır).

Çoğu tür gibi cennet papağanları da, gerek ticaret gerekse göç yoluyla tüm dünyaya yayılmışlardır.

Günümüzde Türkiye’de bile vahşi olarak doğada yaşama ayak uydurabildikleri bilinmektedir. Guruplar halinde yaşayan sosyal papağanlardır. Sıcak ve nemli iklimi severler.

Renkleri ve Boyutları:

Ortalama 13-17 cm boyutlarında, 40-45 gr ağırlığındadırlar. Kısa kuyrukludurlar.

Bu özellikleri ile çoğu zaman papağan dünyasının en küçük üyeleri olarak adlandırılırlar. Türlerine göre renklerinde farklılık gösterirler.

Tüm renkleri canlı ve parlaktır. Çoğunlukla parlak yeşil ağırlıklı renklere sahiptirler.

Bazı Türleri:

Bilinen 9 ana türü vardır.

1.Peach-faced Lovebird, (Agapornis roseicollis ) (Şeftali Yüzlü) :

En sık rastlanan cennet papağanı türüdür. Yüz ve kafanın tepe kısmı şeftali rengi, gaga ten rengi, kuyruğun kanatlar arasında kalan kısmı parlak saks mavi, kuyruk tüylerinin en ucu turuncu ve siyah, geri kalan kısımları parlak yeşildir.

2.Masked Lovebird (Agapornis personata) (Maskeli) :

Bu tür ilk olarak Tanzanya’nın kuzeydoğu kesimlerinde ortaya çıkmıştır. Kafa ve yüz kısmı koyu ve parlak siyah, göz çevresi beyaz, kanatlar çok koyu yeşil, kanat uçları siyah, boyun kısmı beyaz-sarıdır.

Bu tür en küçük cennet papağanı türlerinden biri olarak bilinir. Beslenmesi daha çok taze meyve sebzelere dayalıdır.

3.Fischer's Lovebird (Agapornis fischeri) (Fischer’s):

Doğal yaşam alanları Viktorya Gölü, Tanzanya ve Afrika’dır. Adını 1800’lerin sonunda bu türü keşfeden Almanyalı araştırmacı Gustav Fischer’dan almıştır. Kanatları, sırtı, göğsü parlak yeşil, başın en üst kısmı zeytin yeşili, boyunları altın sarısından turuncuya geçişli renklerde, yüzü ve gagası kırmızı, gözlerinin etrafı ise beyaz halkalıdır. Mavi renkli olanları da vardır. Bunlarda yüz siyaha yakın, boyun beyaz, kanatlar, sırt ve diğer kısımlar ise mavidir.)

4.Nyasa Lovebird (Agapornis lilianae):

Lilian's Lovebird olarak da bilinmektedirler. Fischer’s ile çok karıştırılmaktadır ama görünüş olarak çok benzemelerine rağmen, bu tür Fischer’s dan daha küçüktür aralarındaki en belirgin fark budur. Nesilleri tükenmektedir, şu an Malawi’deki Liwonde National Park’da koruma altında olan bir türdür.

5.Black-cheeked Lovebird (Agapornis nigrigenis) (Siyah Yanaklı):

Yaklaşık 14cm boyutundadır. Yüz ve kafanın üst kısmı koyu kahve-siyah, boyun turuncu, gaga kırmızı, göz çevresi beyaz halkalı geri kalan tüm vücut parlak yeşildir. Afrika kökenlidir ve kurak mevsimde yaklaşık 800’er papağanlı gruplarla göç ederler.

6.Madagascar Lovebird (Agapornis canus) :

Adından da belli olduğu üzere Madagaskar adası anavatanıdır. Yaklaşık 30-36 gr ağırlıktadırlar. Gagaları diğer cennet türlerine göre daha küçüktür. Grey-headed Lovebird (Gri kafalı) olarak da bilinirler. Kafa, boyun ve yüzleri açık gri tonlarındadır. Vücut ve kanatlar yeşilin tonlarındadır. Kanatları açıkken vücutlarına büyük geliyormuş izlenimi verir.

7.Abyssinian Lovebird (Agapornis taranta):

Aynı zamanda Black-winged Lovebird (siyah kanatlı) olarak bilinirler. Cennet papağanları arasında en büyük türdür. Red Faced lovebird ile aynı özellikleri gösterir. Koyu yeşil renktedirler.

Dişileri ve erkekleri farklı görünüşlere sahiptirler. Dişilerin yüzleri de tamamen yeşildir, kırmızılık yoktur.

Erkek olanların alın kısmı kırmızıdır, kuyruk altındaki tüyleri sarımsı bir şekilde parlar, gözlerinin çevresinde kırmızı halka vardır ve kanatlarının altı siyahtır. Erkek olanlar dişilere göre daha uysal, daha meraklı ve daha cesurdurlar.

8.Red-faced Lovebird (Agapornis pullarius) (Kırmızı Yüzlü):

Boyları 15, kuyruk boyları 5 cm kadardır. Tüm vücut parlak yeşil, sadece yüz ve gaga parlak –koyu turuncu, kanat ve kuyruk uçları siyahtır. Genelde 20’li gruplar halinde ormanlarda yaşarlar.

9.Black-collared Lovebird (Agapornis swinderniana) (Siyah Yakalı):

Swindern's Lovebird olarak da bilinirler. Çok sık rastlanan türlerden değildir. Küçük cennet papağanı türlerinden biridir. Ayaklar gri, ense kısmı siyah, tüylerin geneli yeşil, göğüs kahvemsi kırmızı, gaga grimsi siyah, gözün irisi ise sarıdır.

Erkek – Dişi Farkı:

Erkek ve dişi farkı Abyssinian Lovebird dışında görünüşte ayırt edilemeyecek gibidir. Cinsiyetin kesin olarak belirlenmesi DNA testiyle belli olmaktadır. Ancak dişilerin kuyrukları yelpaze gibi açık şekilde, erkeklerinki ise daha düzgün ve uca doğru sivrilir şekildedir. Ayrıca dişi kuşlar tünekte veya ağaç dalında tünemiş durumdayken ayaklarını erkek cennet papağanından daha ayrık tutar.

Bakım:

Oldukça meraklı, sosyal ve gürültücü, uçucu kuşlardır. Günün her saatinde seslerini duymak mümkündür ancak özellikle sabah saatlerinde bu sesler daha da fazladır.

Çok aktif papağanlardır, her daim hareketlidirler. Kafeslerinden çıkarıldıklarında dikkatle takip edilmeleri gerekir çünkü kemirmeyi ve çiğnemeyi severler. Mobilyaları, duvarları, elektrik kablolarını kemirebilirler. Dikkatli olmak gerekir.

Zaman zaman agresif tavırlar sergileyebilirler. Bunun nedeninin çok küçük papağan türleri olmalarına rağmen doğal yaşam alanlarında diğer kuşlarla ve daha büyük papağan cinsleriyle yaptıkları yer veya yiyecek kavgalarını evde de size karşı sürdürüyor olabileceğini savunan bir tez öne sürülmüştür. Bu yiyecek ve yer kavgalarını kazanan tarafın da çoğu zaman cennet papağanları olduğu bilgisini ek olarak vermek isteriz.

Uçucu bir tür oldukları için kafes boyutları kanatlarını açtıkları zaman rahatça hareket edebileceği büyüklükte ve içinde küçük uçuşlar yapmasına olanak verecek derinlikte, köşeli formlarda olmalıdır.

Günlük olarak mutlaka birkaç saat kafes dışında olması ve uçarak kanat egzersizleri yapması gerekir. Kanat ayarı bu tür için gerekli değildir, uçamamak cennet papağanının depresyona girmesine sebebiyet verecektir.

Cennet papağanınıza kanat ayarı yaptırmayınız. Tüneklerinin ağaç dallarından (Narenciye ağaçları, Dişbudak Ağacı, Manolya, Karaağaç, Okaliptüs, Avustralya Çamı, Dut ağacı) ve farklı kalınlıklarda olması gaga ve tırnaklarını törpüleyip sabit uzunlukta kalması için faydalıdır. (Gagaları oldukça güçlüdür ve tırmanma, yer değiştirme, tohumları kırma gibi hayati işlemlerde gagayı kullandığı için gaga bakımını yapabilmesi hayati önemdedir.)

Doğalarında oldukça geniş gruplar halinde yaşadıkları için genellikle eş olarak beslenmeleri tavsiye edilmektedir.

Cennetler çift olduklarında onları evcilleştirmek çok zor birşeydir, çünkü çiftler kendi aralarında anlaşarak hareket ettikleri için size ne kadar ilgilenirseniz ilginin alışmaları çok güçtür, çünkü eş olmuşlardır ve onlar için amaç bir şeyler öğrenmek değil çiftleşmek ve üremektir.

Tek olarak alınacaksa mutlaka yakından ilgi ve sevgi gösterilmelidir. Evcilleştirilmeleri oldukça güçtür, güvenleri zor kazanılır. Ancak tek başına beslenecekse sabır ilk şarttır. Ayrıca erişkin bir cennetin evcilleştirilmesi neredeyse imkansızdır denilebilir.

Evcilleştirmek için 50-70 günlük yavrular idealdir. Bunun için iki erişkin cenneti çiftleştirip alınan yavruların evcilleştirilmesi en akla yatkın yoldur.

Bir cennetin güvenini kazanana kadar onun izin verdiği bir uzaklıkta kalarak onunla konuşmalı, sevdiği bir yiyeceği (mesela yeşilbiber) ikram etmeli, sıkılmasını önlemek adına ses çıkaran ve renkli oyuncaklarla ilgisini çekmeyi denemelisiniz.

Konuşma özellikleri yok denecek kadar azdır. Konuşsa bile birkaç kelimeden fazla bir şey beklememek gerekir.

Ayrıca diğer tüm türlerde olduğu gibi her gün suyunu, yemlerini ve gerekirse kafesin altını değiştirmek, haftada bir tünekleri, yemlikleri, kafesindeki aksesuar ve oyuncakları ılık sabunlu suyla yıkamak sağlıklı bir cennet papağanı için gereklidir.

Cennet papağanları banyo yapmaktan çok hoşlanırlar. Kafeslerinde özellikle yaz aylarında sürekli bir banyoluk bulunması yararlı olacaktır.

Eğer cennet papağanınızı siz su püskürterek yıkayacaksanız dikkat edilmesi gereken nokta burnunun ve kulaklarının ıslanmasını ve kuşun ıslakken uyumasını önlemektir.

Beslenme:

Doğalarında aynı muhabbet kuşları gibi, çiçek ve bitki tohumları, ayçiceği tohumu (bildiğimiz tuzsuz çekirdek) yeşil yapraklı sebzeler, meyveler ile beslenmektedirler.

Hazır yem olarak muhabbet kuşu için hazırlanmış paket yemler cennet papağanınız için de uygundur ama sadece hazır yem beslenme için yeterli değildir. Her gün mutlaka taze meyve ve sebze verilerek vitamini bu şekilde almaları sağlanmalıdır.

Meyvelerin tümü kabul edilir olmakla birlikte, yüksek su içerikleri nedeniyle isale sebebiyet vermemek için küçük miktarlarda sunulmalıdırlar. Ayrıca meyve çekirdekleri toksik etki yapacağı için mutlaka ayıklanmalıdır.

Günlük olarak verilebilecek karışım nijer, akdarı, keten tohumu, yulaf, mevsimine göre elma, muz, portakal, kayısı, şeftali, üzüm şeklinde olabilir.

Sebzelerden yeşil ve kırmızı biber, brokoli, karahindiba, bezelye, kereviz, mısır, taze fasulye verilebilir. Erişkin bir cennet papağanına ek olarak fındık, fıstık (kabuksuz olarak), ceviz, pişmiş tavuk, yağsız ve tuzsuz peynir, yağsız yoğurt, pişmiş yumurta, pirinç, düşük şekerli düşük sodyumlu tahıl gevrekleri ve bunun gibi besinler verilebilir.

Daha önce muhabbet kuşu konusunda değindiğimiz gibi toksik etkisi ile ölüme sebebiyet verebilen avokado, çikolata, elma çekirdeği asla verilmemelidir. Yağ ve tuz oranı yüksek besinlerden kesinlikle kaçınılmalıdır.

Ek olarak kafeslerinde mineral takviyesi sağlayıcı gaga taşı (mürekkep balığı kemiği) bulundurmak gereklidir.

Çiftleşme ve Üreme:

Evde üretim için oldukça uygun papağanlardır.

Yavru almak istenildiğinde unutulmaması gereken en önemli husus aynı türleri birbiriyle çiftleştirmektir.

Farklı türlerde cennet papağanlarının çiftleşmesinden %90 oranında ya sonuç alınamamakta, ya doğar doğmaz ölen yavrular elde edilmekte ya da sakat yavrular alınmaktadır. Bu hususa özellikle dikkat edilmesi gereklidir.

Erişkin cennet papağanları üreme dönemlerinde her zamankinden daha gürültücü ve sinirli olabilirler. Agresif tavırlar sergileyebilirler.

Üreme dönemlerinde aynı kafes içinde tek çift kuş olması daha uygundur. Yuvalık için uygun boyutlar 20x20x20 cm şeklindedir.

Yuvayı cennetler kendileri hazırlayacaktır, siz talaş, kum, gazete kâğıdı vs. gibi maddelerle yuva hazırlamaya kalkışmayınız. Yuvayı hazırlayabilmeleri için kafeste boyasız kâğıt parçaları, kâğıt havlu, dallar, yuva ipi, saman, kuru ot ve banyoluk bulunmalıdır (Banyoluk cennetlerin kâğıt parçalarını ıslatabilmesi için gereklidir. Ayrıca bu dönemde cennetlerin daha çok banyo yapmaya ihtiyaçları vardır).

Çiftleşmeye hazır olan çift 4-5 gün içerisinde yuvalarını bu malzemeleri kullanarak hazırlar. Kafes dışında bulunmaya alışık kuşlar olsalar bile bu dönemde kafesin dışına çıkarılmamaları ve kafesin bulundukları odanın en sakin yerine taşınması cennetlerin rahat etmesi açısından uygun olacaktır.

Çiftleşme olduktan sonra dişi cennet 10 gün içinde hepsi birer gün arayla olmak üzere 4-8 yumurta yapar. Kuluçka 22 ila 30 gün kadar sürer. 5-6 günlük yumurta alınıp ışığa tutulduğunda döllenip döllenmediği anlaşılacak durumdadır (kuluçka süresince yumurtalara dokunmak çok doğru değildir ancak döllenip döllenmediğinden şüphe duyuluyors,a bir kaşık yardımıyla yumurta alınıp, kısa süre içinde incelenip tekrar yerine bırakılırsa bir sorun yaşama olasılığı en aza indirilmiş olur). Kuluçka döneminden sonra yavrular yumurta sırasına göre birer gün arayla çıkmaya başlarlar.

Tüysüz olarak yumurtadan çıkan yavrular, anne ve babasının ağızlarında onlar için hazırladığı sindirilmiş yiyeceklerle beslenirler.

Bu nedenle kuluçka döneminde ve anne ile baba yavruları beslerken yumurta maması verilmesi faydalı olacaktır. Bu dönemde kafeste yukarıda değinilen taze meyve ve sebzeler günlük yemleri ile birlikte hazır bulundurulmalıdır.

Yavrular doğduktan yaklaşık 1,5 ay sonrasına kadar yuvalıkta kalacaklardır. Bu süre içinde yuvalığı temizleme ihtiyacı duyulacaktır. Bunu yaparken yavrulara kesinlikle elle temas edilmemeli, bir kaşık yardımıyla yuvadan çıkarılmalı ve temizlik mümkün olduğunca çabuk halledilip tekrar yerlerine konulmalıdır. Yavruların ellenmemesinin nedeni ebeveynlerin bundan hoşlanmaması ve ellenmiş bir yavruyu yuvadan atabilme olasılıklarının olmasıdır.

Yavrular yuvadan 38-45 gün sonra çıkmaya başlarlar. Yuvadan çıktıklarında tamamen anne babadan bağımsız değildirler. Tamamen bağımsız hareket edebilmeye yuvalıktan çıktıktan yaklaşık 2 hafta sonra başlarlar.

Yavruların beslenmesinde ek olarak meyveli ve sebzeli konserve bebek mamalarını da kullanabilirsiniz. En azından bir yaşına gelene kadar çekirdek verilmemesi uygun olacaktır (çekirdek yavrularda çok daha hassas olan kursağı delerek ölümlere neden olabilir).

Bir cennet papağanının yavru olduğu tüylerinin matlığından ve gagasının siyahlığından anlaşılabilir (yavru cennet papağanlarının gagası erişkinlerininkinin renginde değil, koyu kahve-siyah arasıdır ve büyüdükçe renk açılır).

Yavru cennetler çok çabuk büyür kilo alırlar ve de çok kısa bir sürede yetişkin boyutlarına ulaşırlar. Burada dikkat edilecek husus göğüs kısmının düzgün ve şeklini tam olarak tamamlamış olmasıdır.

Omurga kemiği, göğsün merkezinde bulunmalı ama bir çıkıntı veya sertlik oluşturmamalıdır, ayak parmakları belirgin, şekilli ve kuvvetli, nefes alışı yavaş ve düzgün olmalıdır. Aksi bir durum kuşun sağlıksız veya hasta olduğunun göstergesidir.
Read more

Sultan Papağanı (Nymphicus Hollandicus )



Tarihçe:

Sultanlar Avustralya kökenli bir tür olup kakadu familyasından gelmektedirler. Sultan ismi daha doğrusu Latincede söylenen asıl ismi olan Nymphicus Hollandicus nereden gelmektedir. Yunanca kökenli olan kelime "Nymphe" nin anlamı “gelin, genç kız” demektir. Nymphe Yunanlılarda “alt sınıf tanrısı” olmakla beraber, genelde Zeus’un kızı olarak ve zamanının çoğunu şarkılarla, danslarla eğlenerek geçirip, böylece uzun ömürlü ve daima genç kalan bir varlığı temsil ederdi.
Nympheler Yunan tanrılarına eşlik edip refah ve bolluk dağıtırken, bu aynı derecede oyuncu müzikal ve bereketli kuşların da, Nypheler’e eşlik ettiği söylenir. Odysseus'un, Calypso adlı Nmphe'yi ilk gördüğünde de, kafasının üstünde böyle kendisiyle uyum içinde, güzel bir kuş vardı. Belki de bu özellikler ve sorgucu (ibik) bu kuşları, baştan çıkarıcı bu Nymphlerin eşlikçisi yapandı. Bu ismin verilmesine sebep olandı.
Sanırız sultanlara ismini veren bilim adamı “Wagler” de bundan etkilenmişti. İsimdeki 2. eklenti kısmı olan "hollandicus" la ise anavatanı belirtiliyor. Çünkü diğer kontinentlerden ayrılan Avustralya’yı 1606 yılında ilk keşfedenlerden birisi, bir Hollandalı olan Willem Jansz'tı. O, bugünkü Avustralya'ya o zaman “Yeni Hollanda” adını vermişti.
Ancak 1788 yılında sultanlar “Gmellin” sayesinde bilimsel isimlerine, yani “Psittacus Novaehollandiae” sahip oldular. 1792 de ise “Kerr” bu türe “Psittacus Hollandicus” adını verdikten sonra ”Wagler” buna ek olarak 1832 de “Nymphicus Hollandicus” tanımını yaptı.
O zaman tek renkleri vardı: gri dişiler ve gri kafası, sarı ve yanaklarında koyu kırmızı lekeleri olan erkekleri...
19 y.y. ortalarında Avustralya ya Avrupa tarafından göçler başladığında, ilk sultanlar da deniz yoluyla Avrupa'ya getirilmeye başlandı. Yabani yakalanmış olmalarına rağmen çok hızlı biçimde iklime uyum sağlayıp üremeye de başladılar. Avustralya’nın çok değişken bir iklimi olduğunu düşünürsek,(gece/gündüz arasında 40 C'ye varan ısı değişimleri olmakta), bekli de bu üretimlerinde Avrupa'da olan daha sabit ısı düzeylerine uyumu kolaylaştırmıştır diyebiliriz.
Bilim adamları uzun yıllar sultanları hangi gruba koyacakları konusunda kendi aralarında ayrıma düşmüşlerdir. Cacatuidae mi yoksa Platiceridae mı sorusu uzun süre kafaları meşgul etmiştir. Çünkü sultanlar her iki gruba da ait özellikleri göstermekteydiler.
Şimdilerde ise, sultanlar artık sadece tek bir cins kakadu familyasına bağlı olan kendilerine ait bir alt sınıfta değerlendirilmektedirler. G.A.Smith (The Encyclopedia of Cockatiels) sultanları, eskiden bakiye kalan ve kakadularla papağanlar arasında köprüyü oluşturan bir tür olarak görmektedir.


Psittaciformes (papağanlar)
Familyası (sınıfı) : Cacatuide (kakadular)
Altfamilya (sınıfı) : Nymphicinae (sultanlar)
Cins: Nymphicus
Boy: 28–34 cm
Ağırlık: yaklaşık 90 Gram


Cinsiyet ayrımı:


En büyük ve duyumsal olarak da algılanabilecek cinsiyet farkı ötüşlerinden anlaşılandır. Çünkü erkek dişiyi çiftleşmeye (kızıştırmak için) ikna etmek amaçlı değişik, alçak ve yüksek volümlerde sesler çıkarabilmekte bazen de, ses dizeleri halinde ötebilmektedir. Zaten tek beslenen sultanlarda tüy yolma sorunu yanı sıra böyle agresif yüksek ötüşlerin olması da bundan dolayıdır. Gerçi sürü içinde böyle ötüşler günlük planlarında da vardır. Dişiler daha sesiz olurlar. Arada sırada hafif ötüşler dışında fazla gürültülü değillerdir.

Erkek ve dişiyi renklerinden ayırt etmek ise aslında daha çok doğal renginde (yani melez olmayanlarda) mümkün olur. Bunlarda renklerin netliği ve güzelliği çok daha belirgin olmaktadır.

Yalnız sonuç olarak tekrar belirtmeliyiz ki, erkek mi yoksa dişi mi kavramı yerine kesinlikle çift olarak beslemek kavramı olmalıdır. Çift beslendiklerinde de sorunsuz evcilleşeceklerdir ve tek beslemeden oluşan tüy yolma ve aşırı agresif bağırma gibi ve benzeri oluşan davranış bozuklukları da yaşanmayacaktır.

Yaklaşık 9 aylık olduklarında cinsiyetlerini belirlemek mümkün oluyor. Erkek kızıştırma tavırlarına yaklaşık 6. ayında başlar. Hafif sarkık ayrık duran kanatlarla daldan dala konarak ve değişik tonlarda öterek dolaşır. Yerde ise hafif zıplama benzeri hareketlerde bulunarak gezinir. Eğer bu arada bir dişiye rastlarsa tam kulağının dibinde öterek onu etkilemeye çalıştığını görürsünüz.

Tüylerde ise cinsiyet en sağlıklısı 6–9 aylıkken ilk tüy değişiminden sonra anlaşılabilir. Fakat bu da daha çok fazla melezleştirilmemiş renklerde mümkün olan bir durumdur. Burada belirleyici olan kafa kısmında ki renkler ve kuyruk altında ve en uzun olan kuyruk tüyü kısmında bulunana enine çizgilerdir. Bu çizgiler erkeklerde olmaz dişilerde görülür.
Erkeklerin yukardan bakıldığında daha enli dişilerin ise daha yuvarlak bir kafa şekilleri vardır.

Natürel renkler en kolay tanımlanabilenlerdir. Erkekte kafa rengi sarı ve yanakta kuvvetli kırmızı nokta olur. Dişide ise kafa rengi gri ve yanakta soluk bir kırmızı leke olur.

Beyaz kafa; aynen ismi gibi beyaz olandır ve yanakta benek yoktur. Burada da dişinin kafa rengi gridir yanakta benek yoktur.

Diğer tüm renklerde ise ya DNA testi ya da tavır ve davranışlara bakarak cinsiyet ayrımı mümkün olacaktır. Benekli olanlarda ise dişiler ilk tüy değişiminden sonra beneklerini kaybeder oysa erkeklerde tüylerdeki benekler kalır.

Yaşam alanları – Genel davranışlar:

Sultanlar sürü halinde yaşayan türlerdendir. Bu sürüler o kadar büyüktür ki, gökyüzünü karatacak kadar geniş alan kaplarlar. Tohumla beslenen türler olduklarından, yiyecek arayışı içinde genelde sürü halinde yaşamak tipik bir davranış bicimidir. Sultanlarda bu şekilde Avustralya’nın yeşil alanlarında yiyeceklerini ararlar.

Yiyeceğin bol olduğu bir yerde sürü yumurtlamak amaçlı geçici konaklar. Sultanlar en iyi yumurtlama yeri için kesintisiz kavga halindedirler. Kavgayı en iyi uyku köşesini kapmak içinde yaparlar. Yalnız şu bir gerçek ki, açık alanda yapılan kavgalar kafes veya salmalarda olduğundan çok daha sakin geçiyor ki bu tür yerlerde sadece eş arayışı bile çok sert gaga darbeleriyle yapılan kavgaların çıkmasına sebep oluyor. Geniş sürülerde sayının fazla olmasından dolayı sağlıklı bir hiyerarşi oluşması imkânsız olduğu için böyle baskın çıkmalarda oluşmamaktadır.

Sultanlar kendi aralarında hafif dostluklar da kurarlar Hem cinsleriyle tipik davranış biçimleri sergilerler. Örneğin kafa kaşıma, öpüşme, sokulma vb gibi. Diğer erkeklerle yapılan bu davranış değiş tokuşu, onlara hem örnek almaları açısından, hem de çiftleşmelerinde gerekli olan tohum bezelerinin aktifleşmesi açısından önemlidir.
Sultanlar çok sosyal hayvanlardır ve mutlu olabilmeleri için mutlaka türdeşlerinin varlığına ihtiyaç duyarlar.

Genelde sultanlar monogam (tek eşli) canlılardır.

Sultanların Avustralya’nın geniş alanlarından oluşan doğal ortamları çok zorludur. Yaşam ortamları yarı çöller, stepler, çalılıklardan ve açık okalüptüs ormalarından oluşur. Yağmur zamanlarında buralar onlara yumurtlamak için oyuklar sunarlar.

Yağmur zamanlarına denk gelen yumurtlama süresi dışında sultanlar, tam bir göçebe hayatı yaşarlar. Çünkü yaşadıkları iklim dolayısıyla yiyecek kısıtlı olduğundan, kısaca sürekli yemeğinin peşinde koşarak zamanlarını geçirirler.

Sulak bölgelerde kısıtlı olduğu için genellikle bu tür yerlerde konumlanırlar. Bu bölgelerin su oranı daha yoğun olduğundan sabah ve akşamları ziyaret ederler. Gündüz yoğun sıcaktan dolayı yarı kuruyan su birikintileri, gece düşen ısı ve sabaha karşı oluşan çiğ ve nem sayesinde daha çok olmaktadır. Bu nedenle, aslında ihtiyaçları kalmamış olsa bile, ev ortamında beslediğimiz kuşlar genelde sabah ve akşamları yemek yerler.

Yemekleri sürü halinde yenir. Koloni şeklinde yaşam tarzı gereği bu durum sosyal konumu güçlendirdiği gibi, çiftleşmek için gerekli ortamı da sağlar. Böylelikle en iyi gıda iklim değişmeden bolca alınmış olur. Kalabalık olmalarının bir yararı da, düşmanlardan daha rahat korunmalarını sağlamaktadır

Bunlara ek olarak beraber yemek yemenin bir faydası da, bulundukları kurak ve tehlikeli iklimde hayatta kalmalarını ve nesillerini devam ettirebilmelerini kolaylaştırmasıdır.

Evlerinde kalabalık sultan besleyenlerin çoğu zaman gözlemleyebileceği bir durumda, biri daima çevreyi kolaçan ederek önden su ve yemliğe gider ve diğerleri onu takip eder. Bir tanesi ürküp kaçmaya/uçmaya başladığı anda diğerleri de hemen onu izler – tehlike geliyor anlamında – ve tüm sürü tekrar birleşip bir yerde toplanana kadarda uçarlar.

Esaretteki kuşun harekete ihtiyacı vardır.

Yem ve su kapları, uçarak (veya en azından tırmanarak) ulaşabileceği bir yere konmalıdır. Burnunun dibinde duran ve sürekli dolu olan yem ve su kapları esarette ki kuşlara doğal ortamda ki hareketi maalesef sunmamaktadır.


Sürü davranışı, eşleşme ve sosyal bağlar:

Tipik davranışlar genelde tehlike anlarında gözlemlenir. Bir tanesi aniden havalandığında diğerleri de kaçınılmaz bir şekilde onu takip ederler. Biri bağırmaya/ötmeye başladığında, diğerlerinin algıladığı bu tiz ses ve arayış çağrısı sonucunda, onlarda aynı davranışı anında tekrarlarlar. Sürü sabah uyanır uyanmaz tiz seslerle birbirlerine seslenmeye başlarlar “herkes hala burada mı” “ ben buradayım” ve gün akışında olan haberleri aktarırlar. Beraberce yeni doğan günü selamlar ve yiyecek arayışı için toplanmaya çağırırlar. Akşam aynı ritual devam eder ve gece konaklama çağrıları yapılır.

Bir kuşun havalanması potansiyel tehlike işareti olarak algılandığından, diğerleri de hemen ona uyarak sürünün kalabalık korunmasına sığınarak uçarlar. Evinde 4 veya daha fazla sultan besleyen bunu gözlemleme şansına sahiptir. Ama 2 tanede bile, bu davranış çoğu zaman bariz göze çarpar. Zaten kesin bir yönetim biçimi olamasa bile gözlemlenen şudur ki, bir kuş daima başı çeker, birbirleriyle iyi geçinen sultanlarda olduğu gibi (dikkat ederseniz fark edersiniz ki her şeyi daima birlikte yaparlar)... Sürüde bir sultan temizleniyorsa diğerleri de temizlenmeye başlar.

Kavga etmek ve birbirini kızdırmak onların doğal sosyal yaşamının bir parçasıdır. Birbirlerinin peşinde hoplayıp dururlar. Birinin oturduğu yerde diğeri e oturmak ister. Bu davranış biçimi daima ve süreklidir. Bu nedenle aralarında genelde ufak zararsız kavgalar çıkar . Bazen birinin kuyruğu ulaşım alanındaysa çekilir ya da en sevilen ısırma yeri olan ayaklara saldırılır. Bu ayak ısırma davranışını dişiler, erkeklerin dikkatini çekmek için de yaparlar. Bu kızdırma aslında genelde göründüğünden daha zararsız ve acı vericidir.

Kaşıma:

Sultanlarda en sevilen davranıştır.

Yalnız bu sadece çiftleşme işareti olarak algılanmamalı yani bu daima karşı eş arayışı davranışı değildir. Aksine erkekler de birbirini kaşımayı severler. Bu davranışta genelde kafa aşağıya eğik olur ve bir diğeri gagasıyla kafa ve yüzü kaşır.

Öpüşmek:

Karşılıklı olarak gagaların birbirlerine sürtünmesidir. İnsan gözüyle bakıldığında aynen öpüşmeye benzeyen bu işlem, esnasında çiftler birbirine bıcır bıcır zarif dokunuşlarla ve seslerle bir şeyler anlatıyor gibidirler. Bu durum, tabir yerindeyse kızışma işaretidir.

Karşılıklı yem yedirmek:

Bu da sık rastlana bir davranış biçimidir. Yenmiş olan yem püre şeklinde kursaktan geri gelir ve eşin gagasından ağzına kusulur. Yanlız bu şekilde erkek-erkek, dişi-dişi ve erkek-dişi de birbirini yemler. Aslında bu davranış biçimi genç yavru kuşların beslenmesi için yapılır.
Muhabbetlere kıyasla sultanlarda eşler, beraber kuluçkaya yatar ve yavruları beraber beslerler. Çoğu zaman eşleşme ile ilgisi olmayan uzun süren bağlar oluşur ebeveynler ve çocuklar ve/veya kardeşler arasında. Bunları ayırmak bu durumda imkânsız olur. Böyle durumlarda da karşılıklı yemlemek gözlemlenir.

Kızışmak kavramından anlaşılan şudur ki; erkek kuşun dişi kuşa kur yapması. Böyle zamanlarda erkek kuşkanatları aşağı sarkmış ve değişik tonda sesler (ötüşler) çıkararak dişi kuşun etrafında mağruru bir edayla tur atar. Erkek kuş tipik kur yapma tavırlarına 4–6 aylıkken başlar.

Ağaçkakan gibi gagasıyla sert zeminlere vurmak:

Ve buna ek olarak ta yerde bir adım öne zıplar. Eğer bir dişiye rastlarsa onu tam kulağının dibinde yüksek tonda bir ötüşle etkilemeye çalışır.

Dişiler daha nadir ve daha az değişik tonlarda öterler. Eğer bir dişi erkeği kabul etmişse yere çöker gibi iyice yapışır ve kendini iyice düzleştirerek erkeğe kabul ediyorum sinyali verir. Sessizce ötüşmeler başlar ve daha yüksek olan tonlarda ötüşlerle erkek gaza getirilir. Dişi erkeğin üstüne doğru koşarak, onu iterek ve kendisini yere yapıştırarak erkeği kızıştırır. Bazen de erkeğin davranış biçimini taklit eder. Kızışmada birde gaglaşmak (öpüşmek) ve yemlemek yapılır. Çiftleşme aşaması aynı zamanda 3lü aşamada deniyor bu nedenle her zaman bu 3 davranış olarak uygulanmaya da biliyor çünkü erkek kuşlar genelde sıkça bu davranışları yapıyorlar. O anda dişinin yumurtlama hazır olup olmaması da çok önemli olmuyor. Bu şekilde diğer dişilere kendilerini gösteriyor ve sürüdeki en iyi erkeğin kendileri olduğunu anlatmaya çalışıyorlar.

Uyumak, şekerleme yapmak (uyuklamak):

Sultanlar gün içinde de kısa süreli uyur veya uyuklarlar.

Uyurken kafalarını geriye kanatlarının arasına sokarlar ve bir ayaklarını görünmeyecek şekilde tamamen yukarıya çekerler. Uyuklarken daha çok tüylerini kabartırlar ve gözler yarı açık veya kapalı olarak duru bazı kuşlar kanatlarını hafifçe aşağıda sarkıtırlar. Çoğu zaman hafifçe kendilerince sesler çıkarır veya gagalarını (alt ve üst gagayı) birbirine sürterek durular. Bazen de uyuyan sultanlar kafalarını bir dala veya duvara yaslayabilirler.

Gagayı birbirine sürtmek:

Üst ve alt gaga birbirine sürtülür hafif bir gıcırtı çıkar bu arada bu rahat olmanın keyfinin yerinde olduğunun ve dinlenmede olduğunun ifadesidir.

Temizlenmek, tüy bakımı:

Sultanlar zamanlarının çoğunu tüy bakımı yaparak geçirirler. Çünkü kaçış başarıları sağlıklı bir tüy bakımına bağlıdır. Kuyruk sokumlarında bulunan ve kuyruk sokumu bezesi denilen bir bezeden aldıkları yağlı maddeyi, gagsını sürter ve aldığı bu maddeyi tüm tüylerine dağıtır. Böylece bu tüyler güneş ve yağmura karşı mükemmel bir koruma sağlar.

Ama bazen de kuşlar tedirgin edici hoşa gitmeyen ortam ve/veya durum karşısında da tüyleriyle uğraşırlar. Böylece bu durumu görmemezlikten gelmeye çalışırlar. Bu görmemezlikten gelme davranışı ile özel durumlarını potansiyel düşmandan ve kızışmış bir eşten saklamış olurlar.

Kemirme:

Sultanlar tam kemirgen hayvanlardır. Bunun için çok uygun olan gagalarıyla buldukları her şeyi kemirmekten büyük keyif alırlar. Onların bu güdüsünden hiçbir şey korunma altında değildir, duvarlar, duvar kâğıtları, kitaplar, perdeler, çerçeveler vb ya bu durumu hoşgörüyle karşılar ve onlara zarar verebilecek zehirli olabilecek veya önemli evraklarınızı ortadan kaldırırsınız.

Taze dallar, kraker, ağaçkabuğu, şişe mantarı vb gibi ikramlar esaret altında olan sultanlara bu güdülerini yaşama imkânı vereceğinden bunlar vermek çok önemlidir. Aynı zamanda bu sayede sağlıklı ve yaşamı için gerekli besleyici maddeleri de almış olurlar.

Oyun:

Sultanlar çok oyuncudurlar ve zillerle, topla, salıncak veya benzeri oyuncaklarla oynamaya bayılırlar. Doğal olan oyuncaklardan aldıkları keyif çok daha büyük olduğundan dallardan, iplerden ve işlenmemiş tahtalardan yapılan oyuncaklar onlar için çok uygun ve mutluluk verici olacaktır.


Sultanlar ve Muhabbetler:

Bu iki tür aslında bir arada beslenerek barındırılabilir. Fakat şu da bir gerçektir ki, muhabbetler sultanlara kıyasla daha hareketli sevecen kuşlardır. Bu da ortamı huzursuz etmelerine sebep olur. En zor olan da eğer aynı ortamda üretiliyorlarsa ortaya çıkar. Çünkü muhabbetler kendi yumurtlama ve sultanların yumurtlama evrelerinde agresif olacaklardır.
Bir sultan ve muhabbet tekil olarak bir arada asla beslenmemelidir!

Almadan önce bilinmesi gerekenler –sorulacak sorular-:


*Alerji veya benzeri durumlar – evde yaşayanlarda alerji veya benzeri bir durum var mı?

Kuşlar ufak tüyler dökerler ve bu da alerjik reaksiyonlar ve solunduğunda problem yaratabileceğinden özellikle yatılan odada beslenmeleri kesinlikle sakıncalıdır.

Bir pet bir eşya olarak görülmemelidir
Bir köşeye atılmamalıdır
Ve keyfine göre davranıp geri vermek

Şimdi asıl konumuz sultanlar olduğundan onlara ilgili gereken kısımlar cevaplayalım ki sultanlar sosyal yaşam şekli olarak papağanlara çok yakın olan bir tür olduğundan onlarda dikkat edilmesi gereken bir hayli durum vardır:

Pelüş oyuncak versiyonu bir pet alacağım!

O zaman sultan almayın sultanlar bir kuş türüdür yani pelüş oyuncak değildir özellikle çocuklar için uygun değildirler çünkü sultanlar sıkıştırılıp sıkılmaz.

Daima çift olarak bakılmalıdırlar. İnsan kesinlikle ona bir eş olamaz –kendi türdeşinin yerine geçemez- her ne kadar yapısı gereği uysalda dursa alırken çift olarak almanız gerektiğini hesaplayın.
Geniş yeriniz olmalıdır bu ne demek demeyin!

Bunlar kafes kuşları değildir çünkü gerçi kim ufak bir duşa kabın boyutunda bir yerin oturma odasında işgal edilmesinden memnun olur ki ama eğer onlara oda içinde bir salma yapamıyorsanız o zaman mutlaka (ki hayvanları koruma yasasına göre de bu şarttır) içinde bulundukları kafes -2 sultan için – 100cmx50x100 ölçülerinde olmalı fakat böylede olsa günlük düzenli açıkta kalıp uçmaları da gerekecektir.

Yani yer lazım köşe değil! Sultanlar pisletirler yerken yemek saçarlar etraflarına, temizlenirken uçarken tüy dökerler ufak veya büyük bunlarda oda da uçuşacak odayı pisletecektir. Birde doğal yapılarından kaynaklanan beyaz tozları vardır onlarda oda da bol miktarda olacaktır. Uçarken etrafa tuvaletlerini yapacaklardır yani tuvalet eğitimi diye bir şey mümkün değildir. Almadan önce bunla yaşayabilir miyim demelisiniz kendinize!

Evde kendileri yemek ve içecek alamayacaklarından!
Daima temiz su ve yem vermelisiniz
Vitamin ve mineral takviyesi yapmalısınız.
Tatilde iseniz 1–2 gün idare edecek miktarı tedarik etmelisiniz 1 günlük geziler sorun olmaz sultanlarda.
Temizlik ve hijyen de önemli bir konudur sultanlar için:

Kafes/salma altı daima temizlenmeli ve mümkünse kuş kumu konmalıdır (yoksa talaş, kuş toprağı deniz kumu, çim samanı da olabilir). Bu daima değiştirilmeli ki bakteri oluşumu engellensin diye. Tünekler de sık aralıklarla sıcak suyla yıkanmalı yem kapları daima temiz tutulmalı ve artık yemler günde 2 kere atılmalıdır.

Sultanlar oyalanmayı değişikliği severler o yüzden buna zaman ayırmalı sizin olmadığınız zamanlarda meşguliyet olacak ağaç tünek dallar veya oyuncakları olmalıdır.

Sultanlar çok zekidir fakat kendilerine kural koyulmasını sevmezler. Genel olarak konuşmayacaklardır fakat tek tük kelime öğretme şansınız var fakat buda epeyi bir uğraş ve zaman alır. Ehlileştirmek konusunda eğer elinizden yem yemeye ve hemen uçup kaçmıyorsa o zaman epeyi bir yol kat etmişsiniz demektir. Çünkü genelde en çok başarılan parmağa konmasını sağlamak oluyor.
Demek oluyor ki sultanlar egonuzu tatmin etmeye yaramazlar!

Sultanlar ötüşü güzel (kanarya gibi) kuşlar değildir daha çok bağıran ve gürültücü bir türdür ve komut üzerine de susmazlar.

Bunları sürekli izlemek gözlemek lazım ki en ufak bir değişimi fark edip sağlıklarını kontrol edebilin bunlar hastada olabilecek bir türdür böylece veterinere gitmek gerekir buda masraf oluşturur yani masrafı da olan bir türdür.

Bir sultan iyi hallerde 20 sene yaşayacaktır bunu asla unutma alırken.

Yukarıda sayılan tüm maddeler bir sultan için yapılması gerekenlerdir o yüzden iyice düşünün.

Evdeki ilk gün:

Uygun şartları – ortamı – hazırlamışsak eğer şimdi iş aldığımız sultanın bize alışmasını beklemeye gelmektedir. Onlara bunun için sakinlik ve zaman vermemiz lazım. Çünkü onun için her şey çok yeni ve üstüne birde gözüne büyük gelen insan tehlikeli gözükmekte.

Bu görünmez olacağız anlamına gelmemeli tabi ki. Salma veya kafese 1–2 metrelik mesafe kalacak şekilde sakince (dikkatli) yaklaşmalıyız. Kafes sizin ona tepeden bakacağınız veya size tepeden bakacağı bir şekilde değil de göz hizasında monte edilmeli (konulmalı). Sakin ve sevecen bir ses tonuyla konuşmalıyız sultanımızla. Bağırmak veya abartılı yüksek volümde konuşmak kesinlikle yanlış nitekim sultanın etkilenip kaçacak alanı yok.

Sultanlar kesinlikle günlük yaşam alanında bulundurulmalıdır. Çünkü böylelikle nerede olduklarını ve bu aileye – ortama – kimlerin dâhil olduğunu daha çabuk kavrayacaklardır. İlk etapta çocukları uzak tutmakta fayda var çünkü bunlar bilinçsiz olduğundan kafesin üstüne vurabilirler ve buda sultanlarda şok etkisi yapabilir.

Günlük yem ve su tazele işlemi mümkünse ilk zamanlar hep aynı kişi tarafından yapılmalı ve hatta bu kişi hep aynı renkte (veya aynı) kıyafetleri giymeli böylece şahsı tanımaları ve her seferinde yadırgamamaları sağlanmış olacaktır.

Bir süre ortamı tanıyıp alıştıktan sonra, oda içinde serbest bırakabilirsiniz.


Serbest bırakıldıklarında dikkat edilecek hususlar:

*camlar kapalı olmalı
*zehirli olabilme ihtimaline karşı oda bitkileri (salon çiçekleri) çıkarılmalı
*ortada varsa kablo veya benzeri şeyler kapatılmalı.
*perdeler (takılma ihtimali için) düzeltilmeli.
*dolap arkaları boşluklar kontrol edilmeli.
*çekmeceler kapatılmış olmalı
*kutu vb şeyler kapatılmış olmalı
*kül tablaları kaldırılmalı
*varsa sinek veya benzeri hayvan tuzakları kaldırılmalı
*banyo tuvalet kapıları kapatılmalı – klozetler tehlikelidir çünkü.
*geniş cam alanlara mutlaka uyarıcı yapışkan konulmalı ki uçarken bunlara çarpmaları önlenmiş olsun.
*kafese geri dönmeleri açısından dışarıda ulaşabilecekleri bir yere yem konulmamalı.


Çoğul beslendiklerinde bile sultanları ele alıştırmak ehlileştirmek gayet mümkündür. Önemli olan kuşun güvenini kazanabilmektir çünkü böylece acil durumlarda hastalıklarda veya davranış bozukluklarında müdahale imkânı olabilecektir. En iyi alıştırmada sevilen bir yem vb ikram etmek olacaktır. Ufak parçalı ikramlar ele alışmayı daima kolaylaştırır böylece kuş elin kötü olmadığını kavrar..

Yem kavramı:

Öncelikle minareler ve öğütücüler:

Sultanların kaslı bir mideleri vardır bu nedenle de yediklerini öğütebilmek için mineral öğütücülere/taşlara ihtiyaç duyarlar. Bizlerin anlayacağı kavramda mide asitleri yoktur. Mide bir sıvı salgılar ve bu sıvı salgılandıktan donarak bir sürtünme alanı oluşturur bunla beraber mineral taşları ile yem öğütülmüş olur. Bu yüzden mutlaka minareler, deniz kabukları mürekkepbalığı kemiği gibi şeyler yeme karışık veya ayrı olarak verilmelidir.

Günlük yem (karışım yem) ne demek:

Tek tip denen yem piyasada satılan veya kendiniz karışım olarak hazırladığı karma yemdir. Ve sultanlara her gün verildiğinde yeterli olandır

Ek besin ne demektir:

Bu değişiklik olsun diye verilen yiyecekler anlamına gelmektedir. Tek verilen tohumlar, dal darı yanı sıra karışım olanlarda vardır.


Yem eklentisi ne demektir:

Bu kelimeden de anlaşılacağı gibi yeme eklenen türlerdir. Yani suya eklenmesi gereken vitaminler, yapılandırıcı geliştirici ürünler ve çimlendirilmiş tohumlar.

Yalnız unutmamamız gereken önemli noktada günlük düzenli verilmesi gereken taze yeşil sebze ve meyvelerdir.

Çerezler:

Piyasada değişik çeşitlerde çerezler bulmak mümkün faka biz bunları içerik olarak verilen meyve ve tohum oranları düşük ve sağlamlaştırmak için kullanılan şeker oranı yüksek olduğundan önermiyoruz.

Bu tür çerezleri çubuk veya krokan şeklinde kendinizin evde yapması ve böylece içeriği sağlıklı bir şekilde ayarlaması gayet mümkün

Bu tür çerez sunmak gereklidir sultanlara çünkü böylece yemi yemek için uğraşırı ve bu uğraş esnasında hem eğlenir hem de hareket halinde olur birde bunun yemini diğerlerine karşı müdafaa et duygusu açısından da önemi büyüktür.

Yalnız dediğimiz gibi bunlar ara sıra verilen yemler gurubundadır.

Su/içme suyu:

Su günlük taze olarak verilmelidir. Ve verilen kaplar kolay temizlenen cinsten -cilalanmış seramik, porselen veya çelik kaplar olabilir – olmalıdır. Yem içine karıştırılması dışında verilmesi gereken vitamin, güçlendirici, minareler vb suya da katılabilir hem böylece gün içinde eşit oranda alımları da sağlanmış olacaktır.

Banyo:

Sultanlar banyo yapmayı çok severler bu nedenle de bu imkân onlara sıkça verilmelidir. Bunun için piyasada satılan hazır banyolukları kullanabilir, evde olan uygun bir kaptan faydalanabilirsiniz. Ayrıca satılan sprey aletlerinden de bu işlem için faydalanmak mümkün, spreyle gözlerine ve kulaklarına dikkat ederek (yağmur yağar gibi) sultanınızı her gün veya haftada en az 2 kere düzenli spreyleyebilirsiniz. Banyo suyu olarak ılık duru su kullanılmalı sadece ve banyo sonrasında da kuş kendi halinde kuruyabileceği mümkünse şayet güneş alan bir köşeye konmalı. Özellikle banyo saatleri öğlen ortamı sıcak/ılık olduğu zamanlarda yaptırılmalı ki kuş ıslak kalıp hastalanmasın ve kurusun. Kış aylarında havaların daha soğuk olduğu zamanlarda ise banyo yaptırmadan önce oda ısısı mutlaka kontrol edilmeli ve kuşun kuruyabileceği üşütüp hasta olamayacağı bir şekilde ayarlanmalıdır.
Read more
evcil hayvan pansiyonu - köpek pansiyonu - kedi pansiyonu - akkuş üretim çiftliği - muhabbet kuşu satışı - köpek satış - kedi satışı - tavuk satışı - sülün satışı - keklik satışı - bıldırcın satışı - deve kuşu yumurtası - finch türleri - kanarya satışı - tavşan çeşitleri - iran kedisi - tüm kafes kuşlarının satışı - papağan satışı - muhabbet kuşu üretimi - tüm tavuk ve horoz çeşitleri